ALKALİ DİYET BİLİMSEL DEĞİL
Alkali Diyet. Maalesef insanları tuzağa düşüren farklı bir diyet akımı. Neden bu şekilde söylüyorum çünkü böyle bir diyet bilimsel olarak yok. Bu diyet önerisi yapanların iddiası asit yüküne neden olan yiyecekleri çok yemenin; şişmanlık, kanser, diyabet, tansiyon gibi kronik hastalıklar ve kas ile kemik erimesine neden olduğu iddia edilmektedir. Oysa gerçekten idrarımızın asidik veya alkali olmasına neden olan besinler gerçekten de kanımızın da aynı şekilde etki gösteriyor mu? Ve gerçekten yiyeceklerin içindeki besin bileşenleri bedenimizde asit-baz dengesini değiştirerek hastalıklara neden olabiliyor mu?
Evet; yediğimiz besinler sebze ve meyve ağırlıklı olduğunda idrarımız alkali olurken tahıllar, et çeşitleri ve süt ürünleri tüketiminde de asidik ortam meydana gelmektedir. Çünkü yiyeceklerin asit içeriğini belirleyen en önemli unsurlar kükürtlü ve fosforlu bileşiklerken, alkali olmasını sağlayanlar da kalsiyum, magnezyum ile potasyum gibi minerallerdir. Yağlar ve şekerler ise; protein, kükürtlü bileşenler, kalsiyumu içermedikleri için de idrarda nötr bir ortam oluştururlar.
Burada en önemli nokta böbreklerimiz düzgün çalıştığı sürece idrarda oluşan asit ve baz değişiklikleri kan pH dengesini asla olumsuz etkilememektedir. Yani kanımız ne asidik ne de bazik bir forma dönüşememektedir. Çünkü böbreklerimiz bir taraftan asitleri atarken diğer taraftan bikarbonat üreterek asit yükünü nötralize edebilecek kapasiteye sahiptir. Bu nedenle vücudumuzun normal çalışmasını sağlayan pH düzeyi 7.35 ile 7.45 gibi çok dar sınırlarda tampon sistemleri devreye sokarak dengede tutmaya çalışır. Çünkü kanın asiditeye veya alkaliteye kayması yaşam ile bağdaşmamaktadır.
Yapılan tüm araştırmalar siz ne kadar asidik içeren yiyecek yerseniz yiyin böbrekleriniz sağlam çalıştığı sürece kanın hafif alkali düzeyde kalmasını asla değiştirmediğini göstermektedir. Ve bilim adamları eğer böbreklerimiz olmasaydı alkali diyeti savunanların iddiasının doğru olabileceğini kronik böbrek yetmezliği yaşamadığınız sürece sağlıklı kişilerin bu şekilde bir diyeti uygulamanın sağlığa hiçbir etkisi olmadığını bildirmektedir. Yani sağlıklıysanız boşuna Alkali Diyet uygulamayın. Hem zamanınızı kaybedersiniz hem de sağlığınızı. Çünkü bilimsel veriler Alkali Diyeti uygulayanların; bu diyet önerisinde yasakladığı yiyeceklere bağlı DOĞRU OLMAYAN 5 önemli beslenme hatasını şu şekilde sıralamaktadır.
1. SUYA KARBONAT EKLEME: İdrarı alkali yapmak için suya karbonat eklemeyin. Araştırmalar suya karbonat ekleyerek idrarın alkali kalmasını sağlamanın geçici olarak kandaki pH’yı etkileyebildiğini ancak vücudun savunma sistemlerinin bunu hemen düzelttiğini açıklıyor. Karbonatlı suyun mide ve bağırsak hastalıklarına neden olduğu için içilmemesi gerektiği uyarılıyor.
2. BALIK YEMEYİN: Balık yemek osteoporoza neden olmamaktadır. Asidik olan yiyeceklerden balığın osteoporoza neden olduğunu için tüketilmemesini söyleyen alkali diyet önerisine karşın bilimsel araştırmalarda balık gibi yüksek hayvansal protein içeren yiyeceklerin uygun miktarda yenilmesinin kemik yoğunluğunu oluşturan bağ dokusunun temeli olmasından dolayı önemli bir diyet faktörü olduğu bildirildi.
3. KIRMIZI ET KALSİYUMU BAĞLAR: Kırmızı et tüketimi kemikleri eritmemektedir. Alkali diyet önerilerinde asitli besinlerin kemikleri eriterek kemik yoğunluğunu azalttığını iddia etse de bilim maalesef tam tersini açıklıyor. Diyette kalsiyum tüketimi günde 1000 mg’ı geçmediği sürece proteinli besinlerin bağırsaklardan kalsiyum emilimi azalmadığı tam tersine arttığı için kırmızı et tüketimini yasaklamamak gerektiği belirtiliyor.
4. SÜT ve PEYNİR YASAK: Süt ve peynirin kasları eritmemektedir. Alkali diyette asit içeren süt ve peynirin kasları erittiği ileri sürülse de araştırmalar azot dengesini düzelterek kasların güçlenmesinde günde 1 su bardağı süt ve 2 dilim beyaz peynir tüketiminden asla vazgeçilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır.
5. KANSERDEN KORUR: Alkali diyet kansere karşı risklidir. Alkali diyet uygulayıcıları kanser hücrelerinin asidik ortamda ürediğini savunsa da aslında kanser hücresinin vücudun doğal pH’sı olan alkali ortamda da üreyebildiğini belirtmektedir. Kanser hücresi çoğalırken asidik bir ortam oluşturur yani kansere asidik ortama neden olmaz. Ancak kanser asidik ortamı kendisi yaratmaktadır.