Endokrin yani iç salgı bezlerinde hasara bağlı oluşan hastalıklar,
tüm dünyada sıklıkla karşılaşılan hastalık grubunu
oluşturuyor. Bu grubun başını diyabet çekiyor olsa da özellikle
tiroid hastalıkları da önemli bir yer tutuyor. Bununla birlikte
diyabet hastalarında tiroid problemlerinin görülme riski çok daha
yüksektir. Ülkemizde her 100 kişiden 40’ında tiroid sorunu,
30’unda guatr görülmektedir. Ayrıca sağlık verilerine göre
yetersiz tiroit hormonu üretiminden kaynaklanan, kilo kaybını
zorlaştıran başlıca hastalıklardan olan hipotiroidinin sıklığı
%5 gibi görünmesine rağmen toplumun yarısından fazlasına tanı
konmadığı tahmin edilmektedir.

Bu kadar yaygın bir hastalık grubu olmasına rağmen tiroidle ilintili
hastalıkların tanısı kolay konmaz. Çünkü tiroid hastalıklarında
karşılaşılan şikayetler çoğu zaman bahar yorgunluğu, mevsim
değişikliği denilerek geçiştirilir. Cilt kuruluğu, deri
döküntüleri, saçlarda kuruluk ve saçın kalitesinde bozukluk,
sinirlilik, çabuk yorulma gibi semptomlar genellikle tiroid
hastalığının göstergesidir. Bu şikayetlere sahipseniz dikkatli
olun ve bir iç hastalıkları uzmanına görünmeyi ihmal etmeyin
derim.

Bunun yanında yaşlanma süreci tiroid fonksiyonu etkileyen
faktörlerdendir. Yaşla birlikte hipotiroidi görülme sıklığı
artar. Ek olarak ilaçlar, enfeksiyon, sigara, stres gibi çevresel
etmenler tiroid hastalıklarının oluşumunu tetikler.

KENDİSİ KÜÇÜK ETKİSİ BÜYÜK

Tiroid bezi boynumuzda Adem elması çıkıntısının hemen altında
bulunan küçük, kelebek şeklinde bir bezdir. Ağırlığı 30 gramdan
az olsa da vücuttaki her dokuyu ve hücreyi etkileyen hormonlar
üretir. Tiroid hormonlarının üretimi beyindeki hipotalamus
bölgesinde bulunan bir başka hormon olan tiroid serbestleştirici
hormon (TRH) tarafından uyarılır.  TRH, hipofiz bezindeki tiroid
stimule edici hormonu (TSH) aktifler. TSH, tiroid hormonlarının
sentezi için görevli olan tirozin peroksidaz(TPO) adı verilen bir
enzim aktivitesini tirozin amino asidi ve iyot varlığında uyarır ve
sonuçta tiroid hormonları olan T4 ve T3 üretilmiş olur. İnaktif
olan T4 hormonu 5 deiyonidaz enzimi ile en çok karaciğer ve böbrek
olmak üzere vücutta aktif T3’e dönüştürülür ve sonrasında
özel tiroid reseptörlerine bağlanarak vücutta fizyolojik
etkinliğini oluşturur.

METABOLIK SÜREÇLERIN SORUMLUSU TIROID BEZI

  Tiroid zihinsel fonksiyon için çok büyük önem taşır, anne
karnında ve doğumdan sonraki ilk birkaç yılda beynin büyüme ve
gelişimini sağlar. Tiroid bezi organizmada büyüme ve gelişme,
bilişsel işlevler, vücut ısısı, kalp atım hızı, karbonhidrat,
protein ve yağ metabolizmasının düzenlenmesi gibi birçok süreci
kontrol eder. Tiroid hormonları glikozun yani şekerin hücreler
tarafından tutulmasını artırır ve pankreastan insülin
salınımını uyarır böylece kanda şekerin yükselmesini önler.
Bunun yanında bu hormonlar kemiklerin büyüme ve olgunlaşmasında
görev alır, tiroid bezinden üretilen kalsitonin hormonu kandan
kemiğe kalsiyumun taşınmasını sağlayarak bu etkinliği daha da
artırır. Tüm bunlara bakıldığında tiroid bezinin vücutta çok
geniş bir etkiye sahip olduğu söylenebilir.

TIROID BEZI YAVAŞ ÇALIŞIRSA KILO KAYBI ZORLAŞIR

Tiroid bezinden üretilen hormonlar özellikle kilo üzerinde çok
etkindir. Tiroid hormonları vücutta depo yağların yakımını
desteklerken, protein döngüsünde görevli enzimlerin yapımında rol
oynar. Bu hormonlar ayrıca vücudumuzdaki enerji birimleri
diyebileceğimiz mitekondrilerin sayı, hacim ve aktivitesini artırarak
hücresel metabolik aktiviteyi hızlandırır. Bunun yanında
mitekondrinin iç yüzeyindeki ana solunum zincirindeki enzim
aktivitelerini artırmada da rol oynayarak vücutta enerji kullanımı
ve ısı üretimini destekler. Hipertiroidi hastalarında metabolizma
hızı iki katına kadar yükselir, tam tersi eğer ki vücut tiroid
hormonunu hiç üretemezse metabolizma yarı yarıya yavaşlar bu da
kilo kaybını ciddi düzeyde zora sokar.

TIROID HASTALIKLARININ TANISI NASIL KONUR ?

Bir hastanın tiroid durumu hakkında karar vermek için uzmanlar
fiziksel muayene bulguları ve fonksiyon testlerini bir arada
değerlendirirler. Klinik fonksiyon bozukluğu için en iyi izleme testi
serum TSH’dır, bunun yanında serbest T3, T4’e bakılır. Ayrıca
bağışıklık sisteminin tiroid bezine saldırdığı Hashimato tirodi
hastalığı saptamak için tiroide karşı oluşan tiroid peroksidaz
(TPO), troglobülin (TPG) antikorlarındaki artış izlenir. Birçok
laboratuvarda TSH için referans aralık 0.2 ile 5.5 mIU/L
aralığındadır. TSH artışı hipotiroidizm, düşüklüğü ise
hipertirodizmle ilişkilidir. TSH düzeyleri 2 mIU/L’den yüksek olan
bireylerde 20 yıl içinde hipotiroid gelişme riski artmıştır.

TIROID HASTALIKLARINDA TEDAVI NASILDIR?

Tiroid hastalığının tedavisinde, özellikle D vitamini, çinko,
iyot, demir, selenyum gibi mikro besin öğelerinin değerlendirilmesi,
eksikliklerin giderilmesi ve bireye uygun beslenme tedavisinin
sağlanması temeldir. Bunun yanında ilaç tedavisi, radyoaktif iyot ve
cerrahi yöntemler uygulanabilir. Tedavide amaç TSH, T3 ve T4
değerlerini normal seviyede tutmak ve metabolizma işlevini
desteklemektedir. Bu hormonların yetersiz salgılanması hipotirodi ile
beraber şişmanlığa; fazla salgılanması da hipertroidizmle gelişen
aşırı kilo kaybına neden olabilir. Bunun yanında obez bireylerde
kilo kaybıyla birlikte ideal kiloya ulaşmak da tiroid hormon
seviyelerinin normal aralıkta olmasını sağlayabilir.

GEBELIKTE İYOT TÜKETIMI ÖNEM TAŞIYOR

Tiroid fonksiyon bozuklukları erken doğum, gebelikte görülen yüksek
tansiyon, plasentanın ayrılması gibi doğumsal komplikasyonlarla
ilişkilidir. Yaklaşık her 50 kadından birine gebelik sırasında
hipotiroidizm tanısı konmakta, her 100 düşükten 6’sı gebelik
esnasında tiroid hormon eksikliğine bağlı gelişmektedir. Ciddi iyot
eksikliği olan bölgelerde yaklaşık 2.2 milyar insanın risk altında
olduğu bilinmektedir. Bu bölgelerde yaşayan insanlar dış
kaynaklardan iyot almadıkları sürece iyot eksikliği ile karşı
karşıyadırlar. Özellikle gelişmekte olan organizma iyot
eksikliğinden en fazla anne karnındaki dönemde etkilense de kronik
hipotiroidizm aynı zamanda tüm yaşlarda etkisini devam ettirebilir.

Hipotiroide sahip olan bireyler; motor fonksiyon bozukluğu, demans,
depresyon, dikkat ve soyut düşünme bozuklukları gibi istenmeyen
etkilerle karşılaşabilir. Bu nedenle yot tüketimi hipotiroidizm
hastaları için önemlidir. Bu hastaların beslenmelerinde iyot
kaynaklarına yer vermeleri gerekir. Yetişkinlerden önerilen iyot
alımı günlük 150 mikrogram iken, Dünya Sağlık Örgütü gebelerde
250 mikrogram iyot tüketilmesini önerir. İyotun en iyi kaynakları
deniz ürünleri ve iyotlu tuzdur. Patates, süt, yağsız hindi eti,
yumurtada da az miktarda da olsa iyot bulunmaktadır.

Hashimato ve hipertiroidi hastalarında ise iyot önerileri tam tersine
döner. Hashimato hastalarında iyot TPO üretimini artrdığı için bu
hastalarda iyot alımı otoimmun bir alevlenmeye neden olur. Bu nedenle
bu hastalarda deiyonidize tuz önerilmeli, iyot içeren besinler
kısıtlanmalıdır.

HIPOTIROID HASTALARI GLUTENDEN KAÇINMALI

Tiroid hormonlarının yetersiz üretimine bağlı görünen hipotiroid
vakalarının yarısından fazlası Hashimato tiroidine bağlı
oluşmaktadır. Bu hastalarda güçsüzlük, tüm vücutta ödem,
unutkanlık, mental fonksiyonlarda azalma, depresyon, kuru, sert ve
çabuk dökülen saçlar, bazal metabolizmada azalma, soğuğa
duyarlılık, cilt kuruluğu, kilo kazanımı, ses kısıklığı,
kabızlık şikayetleri gözlenir. Hipotiroid riski kadınlarda
erkeklerden 5 – 8 kat daha fazladır. Hipotiroidinin hem önlenmesinde
hem de tedavisinde beslenme anahtar rol oynar.

Bilimsel bir raporda hipotiroidi tanısı almış yetişkin bir bireyde
3 aylık glutensiz diyet uygulamasının şişlik, kabızlık gibi
bağırsak problemlerinin azaldığı ve tiroid işlevinde önemli
klinik düzelmeler gözlemlenmiş, hatta glutensiz diyet uygulamasının
başlangıcından 6 ay sonra tiroid ilaçları bırakılmıştır. Bu
nedenle hipotiroid hastalarında alerjik riski düşük olan bir diyetin
faydalı olabileceği savunulmaktadır. Eğer hipotiroidi hastası
iseniz diyette arpa, yulaf, çavdar tahıllarından yapılan un, ekmek,
makarna, bulgur, şehriye, erişte yerine ağırlıklı olarak bu
besinlerin glutensiz olanları, amarant, kinoa, keten tohumu, siyah
pirinç gibi tahılları tüketmenizin yarar sağlayacağını
söyleyebilirim.

ÇOK DÜŞÜK KALORILI VE ÇOK DÜŞÜK KARBONHIDRATLI DIYETTEN KAÇININ

Fazla kilolu bireylerde kilo kaybı tiroid tedavisinde yararlı olsa da
bu kilo kaybının açlık veya aşırı kısıtlı diyetlerle
sağlanması tam tersine olumsuz bir etki oluşturabilir. Çünkü uzun
süreli açlığı savunan ya da çok düşük kalori ve çok az
miktarda karbonhidrat içeren diyetler hipotalamus – tiroid
arasındaki iletişimi bozarak tiroid hormon aktivitesinin önemli
ölçüde azalmasına neden olur. Bu nedenle sizin için yeterli enerji
ve besin öğesini içeren, sağlıklı diyetler ile kilo kaybınızı
hedeflemenizi öneririm. Bunun yanında çeşitli besin öğeleri,
özellikle iyot, selenyum ve demir tiroid sağlığıyla ilişkilidir.

TURPGİLLERİN TÜKETİMİNE DİKKAT

Guatrojenik olarak isimlendirilen besinlerdeki guatrin bileşiği iyot
yetersizliği durumunda tiroid hormon üretiminde görevli tiroid
peroksidaz (TPO) enziminin çalışmasını bozarak tiroid
hormonlarının üretimini engeller ve tiroid bezlerinin büyümesine
neden olabilir. Guatrojenik besinler brokoli, turp, beyaz lahana, kara
lahana, Brüksel lahanası, şalgam, karnabahar, marul, hardal tohumu
gibi besinlerdir. Pişirme ile bu besinlerdeki guatrojen madde miktarı
azalır. Bu nedenle hipotiroid hastalarının bu besinleri çiğ olarak
tüketmemeleri ve diyetlerinde sınırlandırmaları önerilir. Bunun
yanında soya fasulyesindeki izoflavon, genistein ve daidzein iyot
alımı sınırlı olduğunda guatrojenik özelliklere sahiptir.
Çalışmalarda soya takviyeleri tüketen kadınlarda hipotiroidizm
görülme riskinin de 3 kat daha yüksek olduğu bildirilmiştir.

DEMIR VE SELENYUM MINERALLERINDEN ZENGIN BESLENMELI

Selenyum minerali tiroid hormonlarının metabolizmasında yer alan
önemli bileşenlerdendir; T4’ün T3’e dönüşümünde görevli 5
deiyonidaz enzimi çalışması için selenyuma ihtiyaç duyar. Selenyum
eksikliğinde bu enzimin aktivitesi bozulur, kanda T4 ve TSH hormonu
yükselir, T3 hormonu düşer. İyot ve selenyum eksikliği birlikte
görülürse hastalığın şiddeti daha da artmaktadır. Selenyum
seviyesinin düşmemesi için balık, karides, dana karaciğeri, hindi
ve dana eti, mercimek, mantar, susam, ceviz, ay çekirdeği ile tam
tahıllar selenyum kaynağı besinlerdendir.  Yapılan güncel
çalışmalar düşük tiroid fonksiyonunun kanda demir düzeyinin
düşüklüğüne veya anemiye bağlı gelişebileceğini
göstermektedir. Çünkü tiroid peroksidaz (TPO) enzimi demire
bağımlı olarak görevini gerçekleştirir.

SAĞLIKLI YAĞLARI TERCIH EDIN

Hipotiroidide kolesterol ve kan yağları artar, karaciğer
yağlanmasına sıklıkla rastlanır. Yüksek kolesterol, damarda hasar
oluşturarak kan damarlarının tıkanmasına neden olarak
ateroskleroza, inme ve kalp krizine yol açabileceğinden önerilen
kolesterol düzeyine sahip olmak, sağlık için büyük önem taşır.
Kalbi ve damarları korumak için doymuş yağ kaynaklarından
sakınmak, bol posalı besinlerin tüketimini artırmak en kolay yoldur.
Bu nedenle hipotiroid hastası iseniz beslenmenizde zeytinyağı, kanola
gibi sağlıklı bitkisel yağları ön plana çıkarın, günde en az 5
porsiyon sebze ve meyve tüketin; tereyağı, kuyruk yağı, sakatatlar,
kaymak, mayonez, kremalar, etlerin yağlı kısımları ve derilerinin
tüketiminden kaçının.

EGZERSIZI UNUTMAYIN

Hem metabolizmanın hızlanması ve fazla kilolardan kurtulmanıza
destek olması için hem tiroid hormonuna karşı doku
duyarlılığının artması ve kas artışı için egzersizi
hayatınızdan çıkarmamalısınız. Bunun yanında stres de tiroid
sağlımızı etkileyen önemli çevresel etmenlerden birisi olduğundan
sosyal hayatı güçlendirmek ve motive edici etkinliklere katılmak,
stresle baş etme yöntemlerinizi geliştirmenin hastalığın
önlenmesinde çok önemli bir etken olduğunu unutmayın derim.