Telomer konusu gündemimize yaklaşık bir iki ay önce düştü. Bir
düştü pir düştü diyebilirim. Sertap Erener verdiği bir gazete
röportajında telomer tedavisi görüyorum ve 100 yaşına kadar
sahnelerde olmak istiyorum dediği an uzmanlar kelimenin tam anlamı ile
birbirine girdi. Gerçekte telomer nedir? Telomer tedavisi neyi kapsar?
Ve her şeyden önemlisi yaşam yaşımızı yani beklenen yaşam
sürecimizi uzatabilir miyiz? Aslında bugün bilimin bulguları bize
yaşlanma belirtilerini durdurmanın kontrol edilebildiğini
gösteriyor. Ancak ömrü uzatma konusunda maalesef hala bir gerçek
var. Bilinmezlik. Çünkü yaşın ya da ne kadar yaşayacağımızın
belirleyicisi sadece telomer değil maalesef. Fakat HFG olarak sizlere
telomer konusunu ve telomer diyeti önerilerini masaya yatırdık.
Bugün genetik ve beslenme bilimi vücudumuzun neye karşı zaafları
var onu bilirsek hem yaşlanmayı yavaşlatma hem de kronik
hastalıklara karşı savaş açmada daha emin adımlar atabileceğimizi
söylüyor. HFG araştırmalarımız ve keyifle okuyacağınıza
inandığımız telomer dosyası sizinle.
YAŞLANMAYI DURDURABILIR MIYIZ?
İsterseniz konuyu derinlemesine masaya yatıralım. Watson ve Crik’in DNA’nın çift sarmal yapısını bulmalarından bu yana 60 yılı aşkın bir süreç geçmiş ve 1989 yılında başlayan İnsan Genom Projesi Nisan 2003 yılında başarı ile sonuçlanmıştı. Bu süreç bize genlerin karakterlerimizi
belirlemenin yanı sıra kronik hastalılara da yatkınlığımızda
önemli bir rol oynadığını göstermiş, artık yaşlanmanın
programlanmış bir süreç olmadığının belirlenmesinde ışık
kaynağı olmuştur. Bugün bildiğimiz en önemli gerçek sağlıklı
olmanın temelinde genler ve çevre etkileşimi olduğudur. Besinlerin
içinde bulunan besin öğeleri moleküler düzeyde incelendikçe
yediğimiz ve içtiğimiz her şeyin vücudumuza yarar ya da zarar
sağlayarak sağlığımızı etkilediği belirlenmiştir.
Kronik hastalık yükü bireyin hızlı yaşlanmasına olanak
sağlamakta dengeli olmayan beslenme düzeni genlerin kronik
hastalıklar yönünde aktive olmasını sağlamaktadır. Son
yüzyılda yaşam süresi; sanitasyon, ev, beslenme ve genel yaşam
koşullarının düzeltilmesi ve enfeksiyonların etkin antibiyotik ve
aşılar ile kontrolü sonucu uzamış olduğu gerçeğine kimse hayır
demeyecektir. Yani temiz çevre koşulları yeterli ve doğru
planlanmış beslenme tarzı hastalık yükünü azaltarak erken
ölümleri engelliyor, yaşlanma sürecini de oldukça yavaşlatabiliyor
diyebiliriz. İşte telomer denilen konu tam burada devreye girerek
yaşlanma sürecini olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir.
PEKİ NEDİR TELOMER?
Yaşlanma süreci ile arasındaki bağlantı nasıldır? Telomer; kromozomların uçlarında bulunan, özelleşmiş DNA dizinlerinden oluşan eşsiz bölgenin adıdır. Kromozomların uç kısımlarını koruyan bölgelerde yer alır. Bu bölgeler iplicikler şeklinde uzantılar halinde sentezlenirler. Telomerleri sentezleyen enzimin adına da telomeraz denir. Bugün yaşlanmayı etkileyen genetik kısımda farklı etmenlerin yanı sıra telomer ve telomeraz enzim
aktivitesinin önemli rol oynadığı artık bilinmektedir. Yaşlanma
telomer uzunluğundaki azalma ile sonuçlanmaktadır. Hücrelerimiz bir
günlük periyot içinde on bin kez hücreyi hasara uğratan birçok
zararlı maddelerin saldırısına uğramaktadır. Bu saldırılar
hücrede zedelenmeye neden olmakta, hücre bu zedelenmeyi gidermek için
özel çalışma sistemleri devreye sokmaktadır. Bazen onarım
kapasitesinin üzerinde zarar gördüğünde bu hasar telomer denilen
bölgelere kadar ilerleyebilmektedir. Telomeri kısaltmakta ve yaşlanma
da hızlanmaktadır.
TELOMERAZ ENZIM AKTIVITESININ ÖNEMI NEDIR?
Birçok televizyon programında telomer tedavisinin kanseri tetikleyeceği belirtilmiştir. Ancak kavram kargaşası toplumumuzda da bir kaygıya neden olmuştur. Bu nedenle telomeraz enzimini de size açıklamayı önemsiyorum.
Telomeraz enzimi telomerlerin oluşması için sentezlenen üreme
hücreleri, sürekli çoğalan kök hücre gibi bazı hücrelerin
yapısında bulunan önemli bir bileşiktir. Telomeraz aktivasyonunun
normalin çok üzerinde artması kanser oluşumunu tetikleyen bilinen
bir gerçek. Telomeraz enzimi zaten vücudumuzda çok hızlı artan
hücrelerde olduğu için kontrolsüz çoğalması kanserlerin oluşumu
için ciddi risk. Telomer tedavisinde amaç telomeraz aktivitesini
sağlayan enzimin normal çalışmasını desteklemektir. Yaşlanmayı
hızlandıran telomerlerin kısalmasına sebep olan telomeraz aktivitesi
kaybolması ya da kanseri tetikleyici bir alt yapı oluşturan aşırı
telomeraz aktivitesi sağlayıcı mekanizmaları tetiklemek değildir.
Bu sebeple kontrolsüz bir telomeraz aktivitesi sağlıklı yaşlanmayı
önlemek için istenilen bir durum değildir.
TELOMER BOYU VE HASTALIK İLİŞKİSİ NASILDIR?
Savunulan hipoteze göre telomerin kısalmasındaki hıza göre yaşlanmanın hızının seyri değişmekte ve bazı hastalıklara daha kolay zemin
hazırlanabilmektedir. Telomerler eğer çok hızlı kısalırsa
yaşlanma hızlanmakta, kısa telomerler damar setliği, Alzheimer ve
demnes gibi mental hastalıkların oluşması, psikolojik stres,
bağışıklık sisteminin zayıflaması ve obezite oluşumuna katkı
sağladığı belirtilmektedir.
Yaşlanma sadece deride oluşan kırışıklıklardan ibaret değildir.
Yaşlanma ile oluşan telomer kısalmasında vücut yeterli enerji
üretemez yaşla beraber kas güçsüzlüğü artar, nöronların işlem
hızı düşer, vücut ısısı azalır ve geri dönüşümsüz
yaşlanma hızı maksimuma ulaşır. Ancak doğru beslenme vücudun bu
etkilerini düzenlemede önemli bir role sahiptir.
HANGİ BESİNLER TELOMER KISALMASINI ÖNLER?
Bugün telomer diyetinde mükemmel bir besin harmanını günlük beslenme planında düzenli tükettiğinizde telomer diyetini uyguluyor ve en kısa zamanda da etkilerini görüyorsunuz diyebilirim. Telomer diyetinde; doğal
besinlerden çinko ve selenyum gibi mineraller, A, C ve E vitaminleri,
likopen ve polifenollerden zengin besinlerin bulunması DNA’ya
olabilecek zararları önleyerek telomerlerin kısalmasını da
engellemektedir. Ayrıca telomerleri koruyan en önemli besin
bileşenlerinin resveratrol, folik asit, nikotinik asit, B12 vitamini,
kolin, metiyonin, betain ve kahvedir. Beslenmede bu özel besin
bileşenlerinden zengin besinlere yer vermek yaşlanma karşıtı etki
yaptığını söylemeliyim.
TEMONER DİYETİ İÇİN DOĞRU PLANLAMA REHBERİ
1. Folik asit ve nikotinik asit içeren besinler vücutta oksidatif
stresi arttırmakta, DNA dizininde değişikliklere neden olarak hem
kromozomların hem de telomerin kısalmasını sağlayarak yaşlanmayı
etkilemektedir. Bu sebeple beslenmenin folik asit ve nikotinik asitten
zengin olması gerekir.
FOLIK ASITTEN ZENGIN BESINLER:
Kuşkonmaz, yeşil mercimek, taze bezelye, avokado, folik asitten zenginleştirilmiş tam tahıllı kahvaltılık gevrekler.
NIKOTINIK ASITTEN ZENGIN BESINLER:
Kuru fasulye, yağsız kırmızı et, derisiz tavuk eti, ceviz, fındık, badem.
2. Çinko, selenyum, A, C ve E vitaminleri birlikte çalışarak
hücrelerin zarlarını tamamen bir zırh gibi zedelenmeye karşı
korumayı sağlar. Böylece DNA’ya kadar zararlı tüm oksidatif
bileşiklerin gelmesi önlenir.
ÇIİNKODAN ZENGİN BESİNLER:
Nohut, süt, kabak çekirdeği, tam buğday ekmeği, bulgur.
SELENYUMDAN ZENGİN BESİNLER:
Yumurta, yağsız kuzu eti, ay çekirdeği,
mantar, yulaf, hindi eti.
A VITAMININDEN ZENGİN BESİNLER:
Havuç, kayısı, ıspanak, brokoli, süt, yumurta, kırmızı biber, tatlı patates.
E VITAMININDEN ZENGİN BESİNLER:
Ispanak, badem, brokoli, zeytinyağı, avokado, yer fıstığı, yer fıstığı ezmesi.
C VITAMININDEN ZENGİN BESİNLER:
Brüksel lahanası, kuşburnu, asma yaprağı, ananas, kivi, portakal, mandalina, limon, greyfurt, çilek, yeşil biber, domates.
3. Metil vericiler dediğimiz B12, kolin, metiyonin ve betain vücutta
metilasyon denilen bir metabolik yolu aktif hale getirirler.
Metilasyondaki artış obezite, insülinin aşırı salgılanması ve
insülin direnci gibi sağlık sorunlarına neden olabilecek genlerin
üzerinde olumlu etki yaratarak hastalıklardan korur. Yaşlanma
sürecini de bu durum yavaşlatır.
B12 VITAMININDEN ZENGİN BESİNLER:
Süt, yoğurt, peynir, yumurta, balık, kırmızı et, tavuk eti, hindi eti.
KOLINDEN ZENGİN BESİNLER:
Yumurta sarısı, süt, buğday rüşeymi, kuru barbunya.
BETAINDEN ZENGİN BESİNLER:
Buğday, yarma, bulgur, buğday kepeği, ıspanak, integral makarna.
METIYONINDEN ZENGİN BESİNLER:
Yumurta, kırmızı et, balık eti, hindi eti, tavuk eti, ceviz.
4. Doğal besinlerden alınan resveratrol, likopen ve polifenoller
hücrenin içinde yer alan enerji ocakları dediğimiz mitokondrinin
sayısının artmasına olanak sağlamaktadırlar. Ne kadar mitokondri o
kadar çok hücrede enerji üretimi, motor fonksiyonlarda iyileşme ve
yaşam kalitesinde artma ile sonuçlanmaktadır. Bu sebeple bu üç
önemli antioksidan hem oksidaitf stresi azalatarak hem de enerji
üretimini arttırarak telomerlerin kısalmasını engelleyebilmektedir.
LIKOPENDENZENGİN BESİNLER:
Domates, domates salçası, karpuz, greyfurt.
RESVERATROLDEN ZENGİN BESİNLER:
Çekirdekli kırmızı üzüm, çekirdekli siyah üzüm, nar, yer fıstığı, fındık, ceviz.
POLIFENOLLERDEN ZENGİN BESİNLER:
Şerbetçi otu, yeşil çay, siyah çay ve zeytinyağı.
5. Kahve içinde bulunan polifenoller ve hidrosinnamik asit adlı
antioksidanlardan çok yüksek miktarda bulunması, günde 4-5 fincan
kadar filtre edilmiş şekersiz kahve tüketilmesinin telomerlerin
kısalmasını önlediği bildirilmektedir. Ancak kafeinin aşırı
alımının da telomerler üzerinde kısalmayı hızlandırıcı
etkisinin bulunması kahve içimini dengeli tutmakta fayda olacağının
altını çizmekte fayda görmekteyim.