TAŞ DEVRİ DİYETİNE KARŞIYIM

Taş Devri diyeti yaklaşık binlerce yıl önce insan eserleri ve iskelet kalıntıları eserleri ile ilgili çıkarımlar sonucuna dayanan önerilerdir. Gerçek bir Taş Devri Diyette nelerin olduğuna dair bir anlayışımızın olması açıkçası mümkün olmamaktadır. Genel olarak aslında bugün sağlıklı yaşam için önerdiğimiz hazır besinler yerine doğal besinlerin yenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ve dolayısıyla bu tip beslenme tuzu azaltmaya şekerin yaşamdan çıkarılmasına yardımcı olabilir. Ancak Taş Devri diyetinde sağlığınıza çok yarar diye kısıtladığı bilimsel bilgilere aykırı olan birçok sağlıklı besinin kısıtlanması fayda yerine zarar sağlamaktadır. Ve en önemlisi zaten modern yaşamda önerdiğimiz kronik hastalıklardan koruyan taze sebzeleri çiğ tüketmek, kısık ateşte pişirmek, buharda pişirmenin sağlıklı olduğu, şeker içeren yiyeceklerin tüketilmemesi önerileri Taş Devri diyetini malesef ayrıcalıklı kılmamaktadır. Ve iddia ettiği buğdayın genetiği değiştirildi o nedenle tamamen zararlı yemeyin önerisi de tam bir bilimsel gaf. Taş Devrine yani binlerce yıl öncesine dönmemiz olanaksız ve de gereksiz. Bu sebeple güncel yaşamda doğru beslenmeyi öğrenmemiz şart. Taş Devri diyetinde önerilen ama gerçekte doğru olmayan bilgileri sizlerle paylaşmam çok doğru olacak. 

BUĞDAY GÜNÜMÜZDE EN SAĞLIKLI BESİN: Taş Devri diyeti savunucuları günümüzdeki buğdayların binlerce yıl öncesine göre genetiği oynanmış, çapraz melezleme yapılmış, hibrid yöntemleri uygulanarak buğdayların gluten içeriklerinin % 50 kadar daha fazla olduğu iddia edilmiştir. Buğdayda GDO ve gluten sağlıksızdır hikayesi de toplumumuzda buradan çıkarak yayılmıştır. Aslında açıkça söylemeliyim tam tahıllarda bulunan gluten Çölyak hastalığı dışında kesinlikle zararlı değildir ve sağlıklı kişiler için gereklidir. Bu bilgilerin sıkça yayılması ile ülkemizde 2016 yılında buğdaya özgü bir rapor hazırlanmıştır. Türkiye’de 8400 yıl önce olan buğday örneklerinin DNA dizini ile modern dönemde bulunan buğdayların DNA dizinleri karşılaştırıldığında ne bu dizinde bir fark ne de gluten içeriklerinde yükseklik olmadığı belirlenmiştir. Buğday sağlıklı beslenmenin temel yapıtaşlarından biridir. Size önerim rafine edilmiş buğday ürünleri olan beyaz un yerine tam buğday tanesi ve tam buğday unundan olan besinleri gün içinde hatta her öğünde yemeyi sağlamanız. 

LEKTİN KONUSU SAĞLIKLI BİREYLERDE SORUN YARATMAZ: Taş Devri diyetindeki kafa karıştıran ve uzun uzun anlatılan diğer bir konuda lektin meselesidir.  Lektin bir buğday proteinidir ve bitkilerin savunma mekanzimasını sağlar. Özellikle böcekleri bitkilerden koruyan, yani bitkilerin verimliliğini arttıran lektine karşı duyarlılığı olmayan tüm sağlıklı kişiler için zararlı değil yararlıdır. Lektininin vücuda yararları oldukça fazladır. Lektin özellikle zararlı mikroplara karşı savunma sistemimizi harekete geçirmektedir. Meme kanseri başta olmak üzere birçok kansere karşı koruyucudur. Ancak sadece lektine duyarlı kişilerde doğal antikor üreten doğal besinler domates, patlıcan, yer fıstığı, buğday, kuru baklagiller ve mısır gibi yüyecekleri kilolarca çok fazla yemek beyinde toksik etkilere damar sağlığını tehdit eden ateroskleroza katkı sağlayabileceği bildirilmiştir.   

SEBZELERİ PİŞİRMEMEK HER ZAMAN SAĞLIKLI DEĞİL: Taş devri diyetinde sebzeleri pişirmenin vitamin kayıplarına neden olduğunu ve sağlıklı yaşam için çiğ sebze yemek gerektiğini söylese de Diyetisyen olarak bunu tamamen yanlış buluyorum. Öncelikle gelişi güzel pişirmek, çok fazla kesme işlemi ve bekletme sebzelerin vitamin değerlerini azaltır. Doğru pişirme ise vitamin ve polifenollerin fazla kayıplardan korur. Bugün artık her sebzeden doğru vitamin alabilmek için bazı pişirme yöntemlerini kesinlikle uygulamak gerektiğini gösteriyor. Mesela A vitamini öğesi beta karoten içeren besinleri buharda veya zeytinyağlı kendi suyunda pişirmeden yemek malesef bu vitaminin yararlılığından mahrum kalmamızı sağlıyor. Örnek verecek olursak havuç, enginar. Enginar ve havucu buharda pişirmediğiniz sürece içindeki A vitamininden yararlanmanız imkansız. Çünkü beta karoten havuçtaki hücrelerin içindedir ve ısıtma işlemi diğer vitaminlerin kaybı önleyerek en yararlı formda yenilmesini sağlamaktadır. Farklı bir örenk ise brokoli, karnabahar, lahana gibi besinlerin çiğ olarak yenmesi doğal yapısında bulunan mirosinaz adlı enzimden yararlanarak kanser koruyucu glikosinolatlardan fazlası ile yararlanmamızı sağlıyor. Bu sebzeleri pişirmek kanser koruyucu etkiyi azaltıyor diyebiliriz. Fakat çiğ sebzeyi fazla yemek mide ülseri ve gastrit için büyük bir risk. Bu nedenle mevsime uygun sebzeleri günlük taze ve çok parçalamadan düşük ısıda pişirilmelidir. Kendi suyunda düdüklüde pişirmek en sağlıklı pişirme yöntemidir. Buharda pişirme yöntemi kullanılabilir ve az miktarda da çiğ olarak yenilebilir. Önemli olan çeşitli bol sebze yemek sağlıklı yaşam için temeldir.

SÜT SAĞLIKLI YAŞAMIN TEMELİDİR: Taş devri diyeti süt ve süt ürünlerini yasaklar. Süt ve süt ürünlerinin yasaklanması kalsiyumdan vücudun yoksun kalmasını sağlar. Biyolojik olarak kemiğe geçen kemik dokusunu yapılandıran temel kalsiyum kaynağı tartışmasız süt ve süt ürünleridir. Ve hayvansal kaynaklı kalsiyumdur. Diğer kaynaklar günlük kalsiyum alumina destektir çünkü vücutta biyolojik kullanımları azdır. Bugün kalsiyumdan fakir beslenme düzeni için en ciddi hastalık kolon kanserinin gelişmesidir. Uzun süreçte yetersiz kalsiyum ile beslenme osteoporoz kemik yoğunluğu azalması, osteomalasi gibi ağrılı kemik hastalıkları ve kemiklerde ani kırılmalar riskini de arttırır. Bugün sadece kalsiyum hapları ile gereksinimini karşılayan kişilerin polip risklerinin arttığı süt ve yogurt tüketen kişilerde böyle bir riskin olmadığı kanıtlanmıştır. Süt, yogurt, kefir ve peynir sağlıklı yaşam için vazgeçilmez besinlerdir. 1 su bardağı süt veya kefir, 1 kase yogurt veya 2 su bardağı ayran ve 2 dilim peynir her gün tüketilmelidir. 

PROTEİNLER YETERLİ MİKTARDA BULUNMALI: Proteinler kas ve kemik dokusu, çocuklarda büyümenin hızlanması ve organlarda oluşan hasarların tamiri için her gün alınması gereken besin grubudur. Bugün fazla protein yenilmesinin nitrojen fazlalığına bağlı olarak karaciğerde toksin yükünün arttığı, böbreklerde ürik asit kristallerinin oluştuğu, kalsiyumun kemiklerden çekimini hızlandırarak kemikleri erittiği, proteinli besinlerde doymuş yağın fazla alımına bağlı olarak kolesterol artarak kalp hastalıklarına neden olduğu ve fazla doymuş yağ ile kanser risklerinin arttığı bilinen bir gerçektir. Taş Devri insanları uzun yaşamadığı ve kronik hastalıkların da hiç olmadığını gösteren geçerli bir bilgimiz de açıkçası yok. Bu sebeple sınırsız değil, yeterli protein alımının sağlığa yararlı olduğu her gün yumurta, haftada 2 kere yağsız kırmızı et ve haftada 4 gün balık ve diğer beyaz etleri öğünlerde 200-300 g kadar yeterince bulundurmak sağlıklı yaşam için yeterlidir.  

TAŞ DEVRİ DİYETİ KARBONHİDRAT ATAKLARINA SEBEP OLUYOR: Taş devri diyetindeki aşırı karbonhidrat kısıtlaması önce kan şekeri düzenlenmesi, kan yağlarında azalmaya sebep olurken daha sonralarında kan şekerinde bozulma ve kolesterolde artışa sebep oluyor. Özellikle 2-3 öğünde yemeyi savunan bu diyet sisteminde fazla yağ, fazla protein ve yeterli tam tahıl, kuru baklagiller olmadığı hatta çiğ sebze yemeyi önerdiği için yeterli sebze de tüketememeye bağlı olarak kolesterol yükselmesi, ürik asit artışı ve karaciğerde toksin zehirlenmesi görülebilmektedir. Taş devri diyeti uygulamaya çalışmış ve yeniden kilo almış hatta çikolata ve tatlı krizlerine yakalanmış birçok danışanımdan elde ettiğim deneyimler doğanın bize sunduğu doğal besinlerde yasak ve aşırı kısıtlamanın yemek yeme davranışı bozukluklarına zemin hazırlayabildiğini gösteriyor. Bu diyeti uyguladıktan 2-3 ay sonra başlayan proteinli besinler özellikle kırmızı etten tiksinme, ağızda aseton kokusu, idrarda koyu renk ve kötü koku, şuur bulanıklığı gibi konsantrasyon bozulması yaşayan ve aşırı kan şekeri düşme atakları ile hayat kalitesi bozulan danışanlarımın da olduğunu belirtmek istiyorum.