Dünya popülasyonunun beslenme alışkanlıklarını araştıran bilim komiteleri 2021 yılında yayınladıkları raporda 2022 yılı ve daha sonrası olabilecek problemlerin ön görülerini açıklamıştı. Raporda; 2022 yılında insanların yarısının aşırı yemek yiyerek daha çok kilo alacağı, sağlıksız besinleri tercih ederek önlenebilir kronik hastalıklara yakalanacağı, diğer yarısının ise kıtlık ve kuraklık sebebiyle yeterli besine ulaşamayacağı bildirildi.
Şu an elimizde olan verilere göre dünya nüfüsunun hemen yarısının yaklaşık % 48’inin yetersiz kiloda, fazla kilolu ya da obez olduğu tahmin edilmektedir. Kötü beslenmenin tüm ölümlerin dörtte birinden sorumlu olduğuna dikkat çeken raporda; sağlıksız beslenmeye bağlı önlenebilir ölüm sayısının 2010 yılına göre % 15 kadar arttığı gözlemlendi.
DAHA ÇOK EMZİRMENİN TEŞVİK EDİLMESİ GÜNDEMDE
Öncelikle annelerin sağlıklı beslenmesi ve hamilelik süresince iyi beslenmeye önem vermesi sağlıklı bir toplum için önemi 2022 yılında daha güçlü vurgulanacağı kesin. Çünkü geleceğin bireylerini dünyaya getiren annenin yaşam boyu sağlıklı beslenmesinin, çocuğun da yetişkin dönemde çok daha sağlıklı bir yaşam sürmesinde elzem olduğu gözardı edilmeyeceği vurgusunu daha sık duyacağız kesin diyebilirim. Bu aşamada dünya genelinde tüm toplumlarda sıklıkla göze çarpan anne sütü ile bebeği beslenme konusu her anneye ulaşılarak irdeleneceği gündemde. Çünkü emzirmenin kısa ve uzun vadede hem anneye hem bebeğe sağladığı faydalar birçok önlenebilir kronik hastalıklar için bir kalkan olacağını annelere anlatmanın emzirmeyi teşvik etmede en iyi kılavuz olacağı bildirilmektedir.
Anne sütü veren annelerin doğum sonrası depresyondan korunduğu hem fiziksel hem duygusal olarak daha sağlıklı olduğu artık bilinen bir gerçek. Anne doğum sonrası emzirmeye başladığında; normal doğuma bağlı uterusun iyileşmesinin hızlanması, kanamanın önlenmesi ve aneminin oluşmaması gibi yararlarının bulunması inanılmaz bir koruyucu faktörlerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Uzun vadede ise annenin anne sütü ile bebeğini beslemesinin kanser, diyabet ve kalp hastalıklarının önlenmesinde de etkili olduğu yeni araştırmalarda desteklenmektedir. Bebeğin ise anne sütü ile beslenmesinin ileriki yaşlarda obeziteden diyabete bağışıklık sisteminin güçlenmesinden lösemiye kadar tüm hastalıklar açısından koruyucu olması iyi bir yaşam için annenin bu konuda duyarlı olmasının önemi 2022 yılında daha fazla gündemimişzde olacağı kesin.
DOĞAYI KORUYAN BESLENME TRENDLERİ ÖN PLANA ÇIKACAK
Artık beslenirken sadece bireysel besin öğeleri gereksinimlerimiz değil; iklim değişimi, kuraklık, sera gazında artış, azot oluşumu, su kaynaklarındaki yetersizlik gibi konulara duyarlılık daha çok artacak. Çünkü bu konulara duyarsız kalmanın çok yakın zamanda yeterli besine ulaşamada büyük riskleri karşımıza çıkaracağına kesin gözüyle bakılıyor. Böylelikle her toplumda bireyler küresel düzeyde duyarlılıkları artarak doğal besinleri tercih etmeye daha fazla yönelecekler. Lokal besinler ve doğal yiyeceklerin sofralarda daha fazla yer alması besin tedarikindeki geleceği de koruma açısından önemli olduğundan coğrafi işaretli olan kendi topraklarının yiyeceklerini seçme şiddetli bir şekilde yayılmaya başlayacak.
Ayrıca sera gazı emisyonunu azaltmak için kırmızı et tüketiminin aşırı olduğu yerlerde et tüketiminde yeterli miktarlarda tüketmeye teşvik hızlanaca. Yetersiz tüketim sağlayan bireylerin ise kırmızı et yerine tam protein dediğimiz kırmızı ete yakın protein sağlamak için bitkisel besinlerden doğru kombinasyonlarda yeterli tüketimin sağlanması konusuna daha çok odakalanacağı görülüyor diyebilirim.
DOĞAL BESLENME TRENDİ YÜKSELECEK
Artık doğallığını yitiren herhangi bir besinin vücuda yarar sağlamadığı bilimsel gerçeği yaygınlaşacak. Doğanın bize sunduğu haliyle yiyebileceğimiz yiyecekler olan yumurta, süt, bal, kırmızı ve beyaz etler, taze meyve, taze sebze, kuru yemişler ve kuru baklagilleri belirli bir miktarda haftanın belirli günlerinde tüketilmesi için daha çok çaba sarf edilecek.
Besinin doğallığını bozmaktan uzak durularak saflaştırma ya da hatalı pişirme yöntemlerinden doğal besinin doğal yapısı bozularak sağlıklı olmaktan çıkacağı için bu konulara dikkat etmek daha fazla konuşulacak. Bu nedenle rafine edilmiş yağlar olan ayçiçek ve mısır özü yağı, beyaz un, beyaz pirinç, kızartılmış etler veya sebzeler, yüksek ısıda pişirilen etler malesef doğal yapısında bozulma olarak riskli yiyecekler olduğu hatta birçok hastalığa zemin hazırladığı için tercih daha geniş kitleler tarafından edilmeyecek.
BESİN ENDÜTRİSİ MERCEK ALTINA ALINACAK
Sanırım 2022 yılının en büyük trendi besin endüstrisine büyük baskıların toplum tarafından daha fazla olacağı bir yıl olacak. Artık doğalmış gibi gösterilen ama doğal olmayan yani birçok işlemden geçirilerek besinin doğal yapısı kırılan, sağlıklı gibi gösterilen ama sağlıksız yiyeceklere karşı büyük bir farkındalık çalışmaları sivil toplum örgütleri tarafından başlatılacak. Bu yiyecekler hastalık teşvik edici roller üstlendiği daha çok anlatılacak. Midede tahribat, bağırsaklarda polip ve kanser yapılaşması, alerjiler, doyma merkezinde sürekli aç hissetme merkezini uyarma, şişmanlama ve kalp hastalıklarından sorumlu olabilecekleri irdelenecek.
Mesela işlenmiş etler, tahıl barları, aromalı meyve suları, gazlı veya gazsız şekerli içecekler, gazlı veya gazsız tatlandırıcılı içecekler, paketlenmiş tüm fırın mamüller (hazır kek, bisküvi, kek, kurabiye), lifli diye sanki yararlıymış gibi görünen bisküviler (lifli normal veya diyet bisküviler), cips, şekerlemelerin (ananas kurusu, mango kurusu ve diğer şekerlemeler) tüketilmemesi için kampanyaları daha sık göreceğiz gibi görünüyor. Ve burada besin endüstrisine daha sağlıklı daha doğal yenilebilir besin üretimine doğru bir baskının sağlanmasında daha güçlü sesler çıkacağına kesin gözle bakılıyor diyebilirim.
ZAYIFLAMAK İÇİN SAĞLIKSIZ YÖNTEMLER RAFA KALKACAK
Çok sık duyulan ve daha iyi yaşam çok daha zayıf bir bedene ulaşmak için neredeyse herkesin duyduğunda uyguladığı bazı yanlış, bilimsel bir dayanağı olmayan hatta bazen insanların sağlığının kaybolmasına neden olan birçok yöntem tarihe karışacak. Mide ameliyatları azalacak, bireyler şişmanlama neden olan alışkanlıklarına odaklanarak bunu nasıl çözebileceğine yönelik davranış değişiklikleri yapmaya yönelecek diyebilirim. Ayrıca uygulayıp hiç yararını da göremedikleri her hatalı bilgiden hızla uzaklaşacaklar.
1) KARBONATLI SU İÇMEYECEKLER: Karbonatın vücut yağ dokusunu kaybettiğini gösteren bir tek bile bir bilimsel çalışma mevcut değildir. Diş beyazlatıcı, buzdolabındaki kötü kokuyu gideren bu kimyasalı suyla karıştırıp içmek sağlıklı değil maalesef. Alkali yapıcı etkisinden dolayı çok popüler olan karbonatlı suyun maalesef alkalileştirici etkisi de bulunmamaktadır. Vücudumuzun pH seviyelerini kontrol eden sıkı mekanizmalar yediğimiz ya da içtiğimizden pH dengesi açısından çok az etkilenmektedir.
2) GÖBEK YAĞLARINI ERİTMEK İÇİN YAĞ ALDIRMAYACAKLAR: Birçok spor hocası beslenme ile göbek yağlarının erimeyeceğini iddia eder. Ve bir sürü yağ yakıcı diye bitkisel ürün tavsiyede bulunur. Oysa göbek bölgesi yağlanmasını arttıran birçok beslenme faktörü vardır bunları düzenlerseniz karın çevresi yağlanmayı da azaltabilirsiniz. Şeker ve şekerli besinlerden uzak durun. Protenli besinleri mutlaka yeterince tüketin. Karbonhidratlı besinleri daha az miktarda tüketin. Lifli sebze ve baklagilleri daha sık yiyin. Düzenli yürüyüş yapın. Böylece göbek yağlarınıza da zamanla veda edin.
3) GÜNDE 2 ÖĞÜN BESLENMEDEN UZAKLAŞACAKLAR: Öğün sayısı sağlıklı zayıflamada kritik öneme sahiptir. 2 öğün beslenip çok fazla kilo alan kişiyle karşılaşıyorum. 2 öğün yiyip kan biyokimyası bozulan ve zayıflayamayan da çok kişi mevcut. Özellikle metabolizması iyi olmayan kişilerde diyabetin oluşmasını tetiklediğini unutmamak gerekiyor. Sağlıklı zayıflamada ideal öğün sayısı 4’dür. 3 ana 1 ara öğün yeterlidir.
4) HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞINI KAHVEYE KOYMAYACAKLAR: Neredeyse zaman zaman hep gündemde olan bu uygulama açıkçası tam bir diyet efsanesidir. Hindistan cevizi yağı orta zincirli yağ asitlerini yani MCT içerir ve bu yağlar karaciğerde metabolize olmak için enerjiye ihtiyaç duymadan direk mitokondirlerde enerji için kullanılırlar. Bu yağlarımız yanıyor anlamına asla gelmez. Kahve ile bu yağı tüketmek sadece kabızlığa iyi gelebilir. Metabolizma ve yağ yakma üzerine etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca gelişi güzel kullanılan bu bitkisel doymuş yağ kolesterolü yükseltebilmektedir.
5) DÜZENLİ AMA DOĞRU MULTİVİTAMİN KULLANANACAKLAR: Besinlerde olan vitamin ve mineral azalması tehdidine karşı doğru formüle edilmiş, vücut için toksik etki yaratmayan ve toplumun ihtiyaçlarını cinsiyete göre, fizyolojik ihtiyaca göre ayarlanmış multivitamin tüketim bilinci gelişecek. Artık gelişigüzel vitamin alımından bireyler uzaklaşacak. Özellikle zayıflama diyeti uygulama sürecinde bağışıklık sistemini modüle eden B 12, selenyum, demir, bakır, çinko ve magnezyumu düşük veya çok düşük kalorili diyetlerle sağlamanız imkansız olduğunu bireyler daha iyi anlayacaklar. Bu nedenle dünyadaki tüm sağlık otoritelerin bildirdiği gibi dengeli zayıflama diyetlerinde dahi uygun vitamin – mineral desteğinin kullanılması bir protokol olarak uygulama yaygınlaşacaktır.
AKDENİZ DİYETİ DAHA DA PARLAYACAK
Metabolizmaya en uygun beslenmenin Akdeniz Diyeti olduğu artık bildiğimiz en önemli gerçek. Akdeniz Diyeti besin çeşitliliği, dengeli öğünler, yerel tarım yiyeceklerinin tüketimi, yemeği evde yemenin önemi gibi stresi azaltıp kronik hastalıklardan korumayı sağlayan etkilerinin olması daha da aydınlanacak. Bugün aort damarlarının yenilenmesinden kolesterolün dengede kalmasına, insulin direncini kırıp diyabetten korumadan yaşa bağlı bilişsel bozukluklara neden olan hastalıklara karşı kalkan olmasından, birçok kanserin oluşumunun azaltılmasından eklem sağlığına olan yararları bilinen Akdeniz Diyeti’nin dünyada uygulamasında yaygınlaşma gözlenecek.
Akdeniz Bölgesi’nde yaşayan birçok insanın artık Geleneksel Akdeniz Diyeti’nden uzaklaşarak batı tarzı dediğimiz doymuş yağ ve şeker içeren beslenmeye geçmesiyle hiç görülmeyen birçok hastalığın yaygınlaşmaya başlaması Akdeniz Diyeti’ne dönmenin ne kadar doğru bir adım olacağı fark edilecek.
İşlenmiş besinlerden uzak, daha çok bitkisel besinlerin yer aldığı ve mevsime uygun taze besinlerin tüketildiği Akdeniz Diyet tarzı ile yeni yapılan çalışmaların sonuçları belki de yepyeni sağlık koruyucu etkilerinin ortaya çıkmasını bize gösterecek. Soğuk sıkım erken hasat zeytinyağı, kuru yemişler, süt, peynir, yogurt gibi lokal süt ürünleri tercihi, işlenmiş et ve kırmızı et tüketiminin daha nadir olması aslında bugün bile hala uzun ve kaliteli yaşamın bir temel beslenme şekli olduğunu bize gösteriyor diyebilirim.
GİZLİ AÇLIK ARTACAK YETERSİZ BESLENME SORUNLARI GÖRÜLECEK
Her ne kadar sağlıklı yaşam için gerekli birçok faktöre bazı insanlar sahip olsa da dünyanın bazı yerlerinde bireyler yeterli sağlıklı yiyeceğe ulaşamayacakları gibi bazı bireylerin de vejeteryan beslenmeye kayacağı ön görülmektedir. Böylelikle vejetaryen beslenme bir trend olarak artarken sağlıksız beslenme koşulları sebebiyle de gizli açlık ya da malnütrisyon dediğimiz yetersiz beslenmeye bağlı klinik sorunlar daha da artacağı bildirilmektedir.
Özellikle çocuklarda kronik beslenme yetersizliğinin en önemli göstergesi olan yaşa göre boy uzamasında sorunları daha sık göreceğiz. Bugün büyümenin en hızlı ve önemli olduğu dönemde et, tavuk, yumurta, balık, süt, peynir ve yoğurt tüketiminin hem yetersiz olması hem de ekonomik olarak bu yiyeceklere ulaşamama çocuklarda yetersiz kilo alımına ve dolayısıyla yeterli optimal boy uzamasına da ulaşamama sorunlarının geçmiş yıllara nazaran daha çok görüleceği belirtilmektedir. Çünkü dünya nüfusunun dramtik artışına karşın dünya toprak ve su alanlarından dünyayı besleyecek yeterli hayvansal protein kaynağı yiyeceklerin üretiminde sekteye uğraması, yiyeceğin maliyetinin çok artması gibi sorunların belirli ekonomik koşullara sahip bireyleri yetersiz beslenme sorunlarıyla karşı karşıya bırakacağı tahmin ediliyor.
İSRAF ARTACAK YEMEK ATIKLARI FAZLALAŞACAK
Bilinçsiz bir yiyecek tüketimi, besine saygı duymama, doğal besinin nasıl zor koşullarda üretildiğini anlamama gibi sorunlar besinde israfa ve mutfakta, rsetoranda yiyecek atıklarının inanılmaz boyutlarda olmasına neden olmaktadır. Yemeğin hazırlanmasından depolanmasına, yiyeceğin gereğinden fazla tabağa konulmasından fazla alınan besini uygun sürede tüketmemeye bağlı oluşan besin atıkları dünyanın kabüsü olmaya devam edeceği bildiriliyor. Her ne kadar ulusal ve küresel boyutta kamu spotları devamlı sıfır atık, israfa hayır kampanyalarını sürekli tekrarlasa da bireysel sorumlulukların artmasını güçlendirecek önemli sosyal politikaların daha etkin uygulanmasının önemi bu yıl daha fazla vurgulanacak.
Bugün dünyada ve ülkemizde ekmek dahil taze sebze ve meyvede oluşan atıklar toplam aldığımız besinlerin üçte birini oluşturmaktadır. Yani aldığımızın üçte birini daha yemeden bozulma veya fazla aldığımız için tüketememe ya da uygun şekilde sağlıklı depolamamaya bağlı israf edilmekte olduğunu çok iyi biliyoruz.
Hepimizin israf ve atık yönetimi açısından bir seferberliği hem bireysel hem de toplumsal olarak acilen daha güçlü adımlarla hayatımıza geçirmeliyiz yoksa 5 veya 10’lu yıllarda bu yiyecek israfının hayatımıza açacağı derin kıtlıklar üzerinde çok yoğun olumsuz etkilerini göreceğiz gibi görünüyor diyebilirim.