DİYABET VE BESLENME 

Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet Dünya’da 500 milyondan fazla kişiyi etkilemektedir. Ulusal Diyabet Federasyonu güncel verilerine göre günümüzde her 11 kişiden biri diyabet hastası iken, 2040’ta her 10 kişiden birinde diyabetin görüleceği öngörülmektedir.  

Diyabet Nedir?

Diyabet insülinin mutlak eksikliği ve insülinin etkisinin bozulmasıyla ortaya çıkan, yüksek kan şekeri ile karakterize, sürekli bakım gerektiren kronik ve metabolik bir hastalıktır. Diyabet hastalığında vücut karbonhidrat, yağ ve proteinden yeterince yararlanamaz.

Diyabet Çeşitleri

Tip 1 Diyabet: Genellikle çocuk – adölesan grubuda ya da ilk gençlik yıllarında pankreasta otoimmun beta hücre yıkımı sonucu ortaya çıkan diyabet tipidir. Yaşam boyunca insülin tedavisi gerekir.

Tip 2 Diyabet: Erişkin yaşta, genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkar. Genellikle insülin direnci ile birlikte gelişir.  Pankreastan insülin salınımı ilerleyici bir şekilde bozulur.  Yaşam tarzı düzenlemesi ve diyabet oluşumunu önleyen ilaçlar ile tedavi edilebilen ve ilk yıllarda insülin kullanımı gerektirmeyen diyabet tipidir.

Hamilelik Diyabeti: Tıpta Gestasyonel Diyabet adı ile bilinen ilk kez gebelik sırasında ortaya çıkan ve doğumla birlikte düzelen diyabet tipidir. Bir sonraki doğumda tekrarlama riski yüksektir.  Gestasyonel diyabet öyküsü olan kadınlarda Tip 2 Diyabet gelişme riski %50’lere kadar çıkmaktadır bu nedenle bu grup hastaların diyabet önleme çalışmalarına öncelikli olarak katılmaları önerilir.

Diğer Diyabet Formları: Gen hasarına bağlı oluşan; kistik fibroz, pankreas kanseri, pankreatit gibi pankreas hastalıklarında oluşan; ilaç ve kimyasallar ile uyarılan; enfeksiyonlar, organ transplantasyonları sonucu ortaya çıkan diyabetler bu grubun içerisinde yer almaktadır.

Diyabet tipleri içinde en sık görülen form tip 2 diyabettir. Tip 2 diyabet tüm diyabetler içerisinde %90 – 95’lik kısmı oluştururken, tip 1 diyabet %5 – 10’luk, gestasyonel diyabet %1 – 14’lük kısmı kapsar. 

Diyabetin Semptomları

Ağız kuruluğu, çok susama, sık sık idrara çıkma, ve sık acıkma diyabetin başlıca semptomlarıdır. Bunun yanında kilo kaybı, bulanık görme, ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma, idrar yolu enfeksiyonları, kadınlarda genital alanın dış bölümünün iltihaplanması, mantar enfeksiyonları, kaşıntı, ciltte kuruma, yorgunluk gibi belirtiler verir. 

Diyabetin Komplikasyonları

Mikrovasküler komplikasyonlar göz, sinir ve böbreklerde ortaya çıkan ve en küçük kan damarlarını etkileyen hastalıklar olarak tanımlanabilir. Makrovasküler komplikasyonlar ise damar tıkanıklığı, hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, serebrovasküler ataktır.

Diyabetin Tanısı Nasıl Konur ?

Diyabet tanısı gece en az 8 saat açlığı takiben sabah saatlerinde ölçülen açlık kan şekeri 126 mg/dL üzerinde olması, 75 gram glikoz içeren testin (OGTT) 2. saatinde ölçülen kan şekerinin 200 mg/dL üzerinde olması, HbA1c değerinin >%6.5 üzerinde olması veya diyabetin semptomlarının varlığıyla birlikte rastgele bir zamanda ölçülen kan şekerinin 200 mg/dL’yi aşması ile dört farklı yöntemle konulabilmektedir. Bu kriterlerden sadece biri tanı için yeterlidir.

Diyabetin Görülme Sıklığı

Tip 1 diyabet görülme sıklığı en çok puberte yıllarında olmakla birlikte hemen her yaşta ortaya çıkabilir. Tüm toplumlarda çocukluk çağında Tip 1 diyabeti yeni ortaya çıkan birey sayısı son 20 yılda iki kat artmıştır.  Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından 2015 yılında yayımlanan Diyabet Atlası’nda 15 yaş altı Tip 1 diyabetli birey sayısının dünya genelinde ilk kez yarım milyonu aştığı bildirilmiştir. Bu atlasa göre çocukluk çağı diyabeti yılda %3 oranında artış göstermekte olup her yıl 86.000 çocuğa yeni Tip 1 diyabet tanısı konulmaktadır. Tip 1 diyabetin sıklığındaki artış yaşam tarzının değişmesi ve çevresel faktörlerin etkisiyle ilgilidir; immunizasyon, yaşamın ilk yıllarında mama ile beslenme ve D vitamini gibi özel faktörlerin de Tip 1 diyabetin oluşumunda rol oynayabileceğine dair görüşler vardır ancak bu konu tartışmalıdır.

Son 50 yılda benimsenen modern yaşam tarzı değişiklikleri ve küreselleşme tüm toplumları etkilemiştir. Ülkelerin büyük bölümünde önemli sosyal ve ekonomik değişimler yaşanmakta, şehirleşme giderek artmakta, bebek ölümleri azalmakta ve yaşam süresi uzamaktadır. Bunun sonucunda hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde obezite ve Tip 2 diyabet önemli ölçüde artmıştır. Bugün için diyabet birçok gelişmiş yeni endüstrileşmekte olan ülkeler için epidemik bir hastalık olarak kabul edilmektedir.Yani sıklığı giderek artan diyabet sağlık sistemleri üzerine ciddi bir yük oluşturmaktadır.

 Türkiye’de yapılan önemli bir çalışma olan TURDEP-II sonuçlarına göre ülkemizde diyabetin 12 yıl öncesine göre, yaklaşık olarak 5 yaş daha erken başladığı hesaplanmaktadır. Bu durum üretken çağda olan nüfusun gelecek dönemde daha erken bir zaman diliminde komplikasyonlarla mücadele edeceğini ve gerek tedavi gerekse de iş gücü kaybına bağlı maliyetlerin artacağını göstermektedir.

Diyabetin görülme oranının artmasının yanında yapılan çalışmalarda diyabet farkındalığı düşük bulunmuştur. Diyabet Atlası’nda erişkin diyabetlilerin yaklaşık yarısının hastalıklarının farkında olmadıkları bilinmektedir. TURDEP II çalışmasında ise bu oran %45 olarak bulunmuştur. Bunun için diyabetin bireyler tarafından tanınması ve diyabeti önleme çalışmalarının geliştirilmesi gerekmektedir.

Diyabetin Risk Faktörleri

Diyabet riskini artıran faktörler, değiştirilebilen ve değiştirilemeyen faktörler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yaşlanma, cinsiyet, genetik yatkınlık, ailede diyabet öyküsü, daha önce gestasyonel diyabete veya  bozulmuş glikoz toleransı öyküsüne sahip olmak değiştirilemeyen faktörlerdir.

Obezite, sedanter yaşam tarzı, sigara ve alkol tüketimi, düşük posalı, rafine karbonhidratlardan ve doymuş yağdan zengin beslenme tarzı değiştirilmesi mümkün risk faktörleridir.

Diyabet Riski Yüksek Olan Gruplar

BKİ’si 25 kg/m veya üzerinde olan, 40 yaş üstü bireylerde rutin sağlık taramalarının içerisinde diyabetin de araştırılması önerilir. Özellikle aşağıdaki risk faktörlerinden birine sahip bireylerin diyabet riski yüksektir.

  • Birinci derece akrabalarında tip 2 diyabet bulunanlar
  • Diyabet sıklığı yüksek etnik gruplara mensup olanlar
  • İri bebek doğuran ve daha önce gestasyonel diyabet tanısı almış kadınlar
  • Kan basıncı 140/90 ve üstünde mmHg olanlar
  • Dislipidemikler (HDL kolesterolü 35 mg/dL altında veya trigliserid düzeyi 250 mg/dL üzerinde olanlar)
  • Daha önce bozulmuş glikoz toleransı, bozulmuş açlık glikozu saptanmış olanlar
  • Polikistik over tanısı almış kadınlar
  • İnsülin direnci ile ilgili klinik bulguları (akantozis nigrikans) olanlar
  • Koroner, periferik veya serebral vasküler hastalığı bulunanlar
  • Düşük doğum tartılı doğanlar
  • Hareketsiz yaşama sahip bireyler
  • Doymuş yağlardan zengin, posadan fakir beslenenler
  • Şizofreni hastaları
  • Anti psikotik ilaç kullanan bireyler
  • Kistik fibrozis hastaları
  • Organ transplantasyonu yapılmış hastalar

Diyabette Tıbbi Beslenme Tedavisi

Diyabetin önlenmesi, diyabetin tedavisi ve diyabetle ilişkili komplikasyonların geciktirilmesi ve tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi en önemli bölümdür. Diyabette beslenme tedavisi bilgili ve deneyimli bir diyetiysen tarafından sağlanır. Tip 1 ve Tip 2 diyabetli bireyler tanı aldıktan sonraki ilk bir ay içinde, gestasyonel diyabet hastaları ise tanıyı takiben ilk bir hafta içinde laboratuar bulguları ile birlikte diyetisyene sevk edilmesi önerilir. Diyabetin tıbbi beslenme tedavisi 4 basamaktan oluşur. 

  • Değerlendirme: Diyabetli bireye verilecek beslenme tedavisi için ilk planda diyabetin tipi, komplikasyon varlığı, kan glikoz kontrolünü sağlama durumu, antropometrik ölçümler, laboratuar bulguları, verilen tıbbi tedavi, eşlik eden hastalıklar ve tedavisi, besin tüketim kaydı, beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite düzeyi, beslenme davranışında yapılması gereken değişikliklere hazır olma durumu ve motivasyonu gibi bilgiler değerlendirilir ve kayıt edilir.
  • Beslenme Tanısı ve Hedef Saptama: Değerlendirme sonucu beslenme tanısı gereksinime uygun olmayan karbonhidrat tüketimi, yağ tüketiminin fazla olması, glisemik indeksi yüksek besinlerin tüketiminin sık olması… şeklinde belirlenir,  beslenme davranışı ile ilgili mevcut sorunlar saptanır.  Tedavi hedefi bireyden bireye farklılık gösterir. Bir birey için hedef kan şekeri glikozunu sağlamanın yanında lipid profilini iyileştirmek, bir başka bireyde kilo kontrolü sağlamak olabilir. Beslenme tanısı ve bireysel tedavi hedeflerine yönelik uygulanabilir ve ulaşılabilir bir diyet sürecine girilir.
  • Beslenme Müdahalesi ve Eğitim: Tedavinin en önemli bölümü olan beslenme müdahalesi bireyin beslenme davranışını değiştirmesine odaklanır. Bireye öğün planlama yöntemleri (beslenme piramidi, tabak modeli, değişim listeleri, karbonhidrat sayımı) belirlenir. Sunulan diyet önerileri bireyin gereksinimlerine, alışkanlıklarına, yaşam tarzına ve istekliliğine göre düzenlenir. Eğitim, saptanan hedefe ulaşmayı kolaylaştıracak, öğün planlama yöntemlerinin uygulamasını destekleyecek ve aynı zamanda diyabet ve beslenme tedavisi konusunda bilgi ve uygulama becerisi kazandıracak içerikte olmalıdır. 

Diyabetli Bireyin Eğitiminde Öncelikli Konular

  • Açlık kan şekeri kontrolünün ana belirleyicileri karbonhidrat içeren yiyecek ve içecekler ile vücutta üretilen veya dışarıdan alınan insülin düzeyleridir. Karbonhidrat içeren besinlerin gereksinim düzeylerinin üzerinde tüketilmesinin hiperglisemi nedeni olacağı bilinmeli; karbonhidrat içeren besinler ve karbonhidrat içerikleri açıklanmalıdır.
  • Diyabetli bireyin öğünde tükettiği karbonhidrat miktarını hesaplama becerisi kazandırılmalıdır.
  • Fazla kilolu ve obez bireylerin ideal vücut ağırlığına ulaşması için porsiyon kontrolü önerilmelidir.
  • Normal düzeyde karbonhidrat içeren, düşük yağlı ve enerji alımı kısıtlanmış diyetler veya Akdeniz diyeti kısa dönemde ağırlık kaybının sağlanmasında etkili olabilir.
  • Hastalar şeker ve yüksek fruktozlu mısır şurubu ile tatlandırılmış içecekler konusunda bilgilendirilmelidir.
  • Tuz, şeker ve yağ ilaveli işlenmiş/ambalajlı besinlerden karbonhidrat alımı yerine yüksek posalı, besleyici değeri yüksek olan sebze, meyve, tam tahıllar ve kuru baklagiller ve süt ürünlerinden karbonhidrat alımı sağlanmalıdır.
  • Tüketilen yağın çeşidi miktarından daha önemlidir. Doymuş ve trans yağları içeren besinler yerine doymamış yağlar (zeytinyağı, kanola yağı gibi) tüketilmelidir.
  • Kalp damar sağlığı için büyük önem taşıyan w 3 yağ asitlerini içeren besinlerin alımı artırılmalıdır; haftada en az iki kez balık tüketimi sağlanmalıdır.
  • Tuz tüketimi kısıtlanmalıdır, günlük 5 gramdan daha az tüketilmelidir.
  • İzlem: Tedaviye uyum ve laboratuar bulguları değerlendirilir, mevcut sorunlar saptanır, saptanan sorunların çözümü sağlanır. Hastanın besin tüketim kayıtları ve açlık tokluk kan şekeri izlem sonuçları arasındaki ilişki açıklanır. Gerekirse öğün zamanı ve içeriği yeniden planlanır.

Tıbbi beslenme tedavisinin hastaya sağlanması kan şekeri düzeylerinin normal seyretmesini sağlar, kalp damar hastalık riskini azaltır, kan basıncını normal seviyede tutmaya yardımcı olur. Tıbbi beslenme tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile Tip 2 diyabet vakalarının %60’ı geciktirilebilir veya önlenebilir. Diyabet hastalarında sağlıklı beslenmeyi içeren yaşam tarzı değişikliği ile hbA1C’de %1 düşüş sağlandığında kalp krizi riski %14, mikrovasküler komplikasyon riski %37, diyabetle ilişkili hastalık riski ise %21 oranında azalır.