İnsanoğlu hala en iyi diyetin tanımını aramaya devam etmektedir. Nasıl beslenelim de zayıf kalalım, ne yiyelim de tüm hastalıklarımızdan arınalım, hangi besinler mucize etkilidir konularıyla ideal beslenme yolları keşfedilmeye çalışılmaktadır. Artık bir yiyeceğin mucize etkilerinden çok bir günde en doğal besinlerden ne kadar yemeliyiz konusunun zayıf kalma, yaşlanmayı yavaşlatma, kronik hastalıklardan korunmada etkili olduğu daha baskın görünse de toplumlarda beslenme tarzının sağlığa etkilerine ait veriler de nasıl beslenmeliyiz konusunda bize ipucu vermeye başlıyor diyebiliriz. Birbirinden bağımsız toplumlarda birbirlerine hiç benzemeyen besin tüketimlerinin benzer sağlığımızı koruyucu etkiler sağlaması aslında bunun en iyi örneği diyebiliriz. Yani Japonların soya tüketirken bizim baklagillerden nohut ve yeşil mercimeği yememiz açıkçası diyet bitkisel protein ve diyet lifi hatta benzer fiitokimyasallar içerikleri sayesinde farklı besinleri tüketimi olsa da kolesterol düşürücü, mikrobiyotayı dengeleyici etkilerinin aynı olması belirli bir yiyecekten çok doğal yapısı ve besleyiciliği yüksek yerel besin tüketiminin çok daha yararlı olduğunu göstermektedir.
Dünyamızda farklı toplumların birbirinden çok farklı beslenme tarzlarına sahip olduğunu çok net görüyoruz. Ve bugün beslenme biliminde geçici ve sağlık açısından bilimsel verileri sınırlı değil de geleneksel beslenmenin ön plana çıktığı 7 ayrı diyet modelinin varlığını önemsiyor. Ve artık odaklandığımız noktanın, birçok kronik hastalıkların bertarafında lokal besinlerle beslenmenin sağlanması ve muhakkak doğal besinlerden oluşan öğün planlamanın yapılması gibi 2 önemli konunun olmasıdır. Çünkü birazdan bahsedeceğim farklı geleneksel diyet modellerinde çok farklı besinleri ihtiva etse de aslında kendi toprakları ya da sularında yetişen en sağlıklı besinlere tüketmeye odaklanılan beslenmenin biyokimyasal olumlu etkilerinin çok daha güçlü verilerle bize sunulmasının daha önemli olduğu belirtilmektedir. Yani yediğimiz yiyeceklerin temelinde daha çok bitkisel ama yeterli hayvansal besinleri yaşam alanımızdaki besin çeşitliliği ile tüketmek en değerlisi olduğu görülmektedir.
Peki dünyada hangi beslenme tarzları geleneksel olarak kabul ediliyor ve bu beslenme modellerinin içeriğinde hangi besinler var diyorsanız hemen detaylarım sizinle paylaşmak isterim.
1- ESKİ JAPON DİYETİ: Alışılagelmiş yiyecekler dışında besinlerin daha fazla tüketildiği eski Japon beslenmesinde; sıkça soya ürünleri beslenmenin yapıtaşını oluşturmaktadır. Kabuklu deniz ürünleri ve balıklar, sebzeler özellikle turşu formları, taze meyveler, yeşil çay, yosun ve mantarın genel karakteristik içeriğe sahip olduğunu görüyoruz. Taneli çorbalar, soya sosu, miso, sirke, mirin gibi fermente soslar yanısıra haşlanmış pirinç Eski Japon diyetinde yoğun tüketilen tahıl olarak karşımıza çıkmaktadır.
2- ÇİN DİYETİ: Birçok sebzenin turşusu, kurutulmuş ya da salamura edilmiş sebzeler, deniz anası, balık köftesi, tuzlu balıklar, çorbalar, tavuk gibi kümes hayvanları, tofu ve ürünleri, pirinç, pirinçten yapılmış atıştırmalıklar, fermente edilmiş soslar ve tuzlanmış veya taze yumurta Çin diyetinde yer alan temel besinlerdir.
3- YENİ NORDİK DİYETİ: Yüksek diyet lifi içeren bitkisel besinler, taze meyveler, orman meyveleri, tam tahıllar, kolza tohumu yağı, kuru yemişler, balık ve az yağlı süt ürünleri, az tuz, daha az şeker eklenmiş besinler ve sınırlı doymuş yağları içeren beslenme modeli olarak değerlendirilmektedir.
4- AKDENİZ DİYETİ: Daha fazla taze sebzeler, kuru baklagiller, taze ve kuru meyveler, tam tahıllar ve kuru yemişler içeren pişirme ve salatalarda temel yağ olarak zeytinyağı kullanılan beslenme modelidir. Akdeniz diyetinde balık ve kabuklu deniz ürünleri, lokal taze orlat ve baharatlar, daha az sıklıkta kırmızı et, daha az şeker, maargarin, tatlı ve şeker içeren beslenme tarzı olarak irdelenmektedir. Aynen eski Japon Diyetinde olduğu gibi eski Akdeniz diyetinin çok önemli olduğu vurgulanmaktadır.
5- PERSİYAN DİYETİ: İran, Afganistan, Tacikistan, Özbekistan, Basra Körfezi ülkelerinde tüketilen besinlerden oluşan beslenme şekli olarak değerlendirilmektedir. Pirincin haşlanmış, buharda pişirilmiş, pilav şeklinde sunulan temel tahıl kaynağı olup, sarma dolma şeklinde pirinçli yemekler, köfte tarzı etler, çorba, irmikli yemekler, helva gibi irmikli tatlılar, sütlü tatlılar sık tüketilmektedir. Safran bu beslenme tarzında en değerli baharat olduğu da belirtilmektedir.
6- MEKSİKA DİYETİ: Yumru ve kök sebzeler, tam tahıllar, mısır ve rürünleri, baklagil çeşitleri, taze sebze ve meyvelerden oldukça zengin olan Meksika diyetinde kırmızı et ve baharatlar da ana besinler arasında yer almaktadır. Mısıra dayalı tabaklar servis edilirken, kuru soğan, sarımsak ve doğal baharatlar bolca yenilmektedir. Besin çeşitliliği çok olan Meksika diyetinde fasulye, meksika peynirleri, tam yağlı süt, turunçgillerde bu diyetin besinleri arasında bulunmaktadır.
7- ATLANTİK DİYETİ: Ekmek, kahvaltılık gevrekler, pirinç, makarna, patatesin yoğun tüketildiği Atlantik Diyetinde zeytinyağı, taze meyveler, sebzeler, süt ürünleri, kestane ve ceviz başta olmak üzere kuru yemişler, balık, yumurta, kırmızı et ve baklagillerde sıklıkla tüketilen besinler içinde yer almaktadır. Ayrıca yağlı etler, margarin, sosis, tereyağı, pastacılık ve fırıncılık ürünleri, dondurma, tatlılar da yenilen yiyeceklerdendir.
Bu 7 diyetin sağlık üzerine etkileri ayrı bir konu olarak değerlendirmek gerekirken asıl temel etkinin yerel kaynaklı besin tüketimine dayalı sürdürülebilir bir diyet modellemesi içerisinde olmasının önemi oldukça değerlidir. Sağlık açısından ise balık, taze meyve, taze sebze, yerel taze otlar ve baharatların yer aldığı, baklagil gibi tohumlardan zenginleştirilmiş zeytinyağı olan beslenme düzenlerinin glikoz metabolizmasını düzenleyerek kardiyovasküler hastalıklardan koruyacağı açıkça gösterilmiştir. Akdeniz Diyeti başta olmak üzere Atlantik Diyeti dışındaki tüm geleneksel diyetlerin farklı biyokimyasal yolları düzenleyerek sağlığa farklı katkılar sağlayacağı açıktır. Ancak bu geleneksel diyetlerin birbirlerine göre üstün olup olmacağı konusu artık çıkarılmamakta daha çok yöresel sağlıklı besinlerin seçiminde ülkeler ellerinde ne varsa onu en iyi tohumdan üretip en iyi besin güvenliği açısından sofralara sunmakta çaba sarfetmelerinin çok daha önemli olduğu vurgulanmaktadır.