Daha iyi yaşamak için çok daha iyi bilimin bize sunduğu yeni bilgilerle dolu üst düzey beslenme önerilerine ihtiyacımızın olduğu kesin. Her ne kadar beslenme kişiye özel olsa da bazı önemli durumlara özel hepimizin ortak uygulayabileceği çok etkili beslenme bilgileri de gün geçtikçe karşımıza çıkmıyor değil. Mesela hem şişmanlık sorununuz var ve hem de kolesterolünüz yüksekse omega 3 kullanmak kolesterolün düşürülmesinde süper itici destek sağlıyor. Normalde birçok obez kişide kilo verme ile doku yağları kana geçmekte ve zayıflama süresince birçok kişide bu yağlar kolesterol düzeylerini kanda arttırarak zayıflamayla kanda yüksek kolesterol görülmesine neden olmaktadır. Bunu önlemenin en iyi yolu zayıflarken bu kişilerin omega 3 kullanarak daha zinde zayıflamalarını sağlayarak mükemmel bir kalp sağlığına da kavuşmalarına yardımcı olmaktadır. İşte bu hafta bu değerli bilgi gibi 6 tane daha çok da iyi beslenme önerileri ile sağlığınıza sağlık katacak yepyeni bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

 OMEGA 3 DESTEĞİ KOLESTEROLÜ DÜŞÜRÜYOR

Kolesterolü yüksek olan obez kişileri zayıflatırken düşük kalorili dengeli zayıflama diyetlerine eklenen omega 3 desteği kan kolesterolünün ve karaciğer enzimlerinin düşürülmesinde çok iyi sonuç alınmasına neden olmaktadır. Obezitenin neden olduğu sağlık sorunlarından biri olan koroner kalp hastalıklarına bağlı dünyada ve ülkemizde ölümler her geçen gün artmaktadır. Bu sebeple obez kişinin mutlaka zayıflaması, kalp hastalığına yatkın ya da kalp hastalığı gelişmiş obez kişilerin ise kan değerlerinin de mükemmele yakın bir şekilde düzelmesi için hem doğru zayıflama planı hem de omega 3 desteği alması gerekmektedir. Son yapılan araştırmalar; obeziteye bağlı gelişen kolesterol yükselmesini sadece zayıflama diyeti ile düzeltilemeyeceğini diyete ek olarak takviye olarak desteklenecek omega 3 ile kolesterolün düşürülebileceğini göstermektedir. Kadınlar 1200 kalori, erkekler 1500 kalori içeren bir zayıflama diyeti uyguladıklarında ve uyguladıkları sağlıklı ve doğal besinlerden oluşan beslenme programlarına ek olarak günde 1000 mg omega 3 içeren balık yağı tükettiklerinde kan kolesterol düzeyleri ve eğer karaciğer yağlanması varsa karaciğer yağlanmasının da düzelebileceği bildirilmektedir.

 

DEMLENMİŞ EKİNEZYA ÇAYI VİRÜSLERİ YOK EDİYOR

 

Covid 19 pandemisiyle birlikte virüslere karşı birçok kür önerilmiş olsa da açıkçası propolis dışında direk etkin bir besin tanımlanamamıştı. Fakat yepyeni bir araştırma Ekinezya çayının hem viral enfeksiyonlara hem de özellikle soğuk algınlığının tedavisinde daha doğrusu soğuk algınlığının kısa sürede iyileşmesinde destek olan bir bitki çayı olarak tanımlamıştır. Birçok çeşitte bitkisel kimyasal içeren bu bitki; glikoproteinler, alkamidler, polisakkaritler ve flavonoidler sayesinde teröpatik etkiye sahip olmaktadır. Bu yeni yayınlanan çok değerli yeni bilimsel çalışmada ekinezya bitkisini çay şeklinde günde 2 defa tüketmenin influenza dediğimiz tüm gribe neden olan virüslerin yok edilmesinde etkili olduğunu göstermiştir. Ekinezya çayını rulo tarçın, kuru karanfil ve tane karabiber toplarıyla demlemek soğuk algınlığında virüslerin boğaz ve üst solunum yollarına tutunmasını da azaltabilmektedir. 1 büyük bardağa 1 tatlı kaşığı kuru ekinezya çayı, 1 çay kaşığı tane karabiber topları, 1 çay kaşığı kuru karanfil ve 1 adet rulo tarçını koyun. Üzerine sıcak su ekleyin ve 5 dakika demledikten sonra sabah ve akşam öğünlerinden sonra tok karnına süzerek içmenizi tavsiye ederim.

 

SÜT VE YOĞURDA EKLENEN KOLAJEN CİLDİ GERGİNLEŞTİRİYOR

                Kolajen takviye kullanımı üzerine yapılan çoğu araştırmaların eklem ve cilt sağlığı üzerine olduğunu görüyoruz. Çok az sayıda insanlar üzerinde yapılmış klinik çalışmalarda kolajenin takviye olarak kullanımının cildin elastikiyetini iyileştirdiğini bulmuştur. Ve bazı çalışmalar ise eklem hareketliliğini iyileştirebileceği ve osteoartiritte eklem ağrılarını azaltabileceği bulunmuştur. Takviyeler konusunda bilim daha bağımsız sonuçlarını açıkçası yayınlayamamıştır. Genelde kolajen takviyeleri ile ilgili araştırmayı yapan bilim adamlarının bu araştırmalarını kısmen kolajen üreticiler finanse ettiği ya da çalışma yazarının bağlarının olması gerçekte kolajenin etkinliğin ne derece tarafsız olduğu konusunda karmaşaya neden olmaktadır. Fakat mevcut veriler kolajenin özellikle sıvı peptid kolajen desteğinin eklem ve ciltte yararı olduğu gibi henüz bir yan etkisinin olmadığı da bir gerçektir. Kolajen içeren besinler midede sindirildiğinde kolajen amino asitlere parçalanmakta ve vücudun protein ihtiyacı olan yerine dağılmaktadır. Sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak kolajen üretimini destekleyen besinler tüketilebilse de kolajen desteği kadar etkin olmadığı bildirilmektedir. Biftek, balıkların kemiklerinde kaynatılmayla, kemik iliği ve kemik suyunda bir miktar kolajen mevcuttur. Fakat son yıllarda süt ve yoğurt kolajen ile zenginleştirilmekte cilt sağlığı eklem problemleri açısından çok daha etkin bir sağlık yararı sağlayabilmektedir. Takviye olarak almak yerine her gün sağlıklı beslenmede tüketilmesi önerilen süt ve yoğurda eklenmiş kolajeni tüketmek iyi yaşam açısından oldukça değerli olduğunu belirtmeliyim.

 

FİLTE EDİLMİŞ SICAK KAHVE İÇMEK KARACİĞERİ YENİLİYOR

 

                Kafeinden zengin kahve uyanık olmayı konsantrasyonu arttırmayı sağlıyor. Ancak yeni veriler kahvenin yağ yakımını arttırması, metabolizmayı düzenlemesi, performansı üst seviyeye çıkartması gibi yararlarına ek olarak karaciğer yağlanmasını engelleyebildiği karaciğerin çalışma kapasitesini düzenleyebildiğini de gösterdi. 2021 yılında yayınlanan BMC Public Health dergisinde İngiliz araştırmacılar 10 yıl boyunca izledikleri 496 bin kişide özellikle filtre edilmiş 3 veya 4 fincan kadar tüketilen kahvenin yağlı karaciğer gelişme riskini % 20 kadar azaltabildiğini göstermiştir. Kahve içenlerin kronik karaciğer hastalığı riskini % 25 azaltırken karaciğer hastalığına bağlı ölüm riskinden ise % 49 kadar azaltabildiği bildirildi. Kahve içerdiği klorojenik asit adlı bir polifenol sayesinde aynen enginar gibi karaciğeri yenileyici etkiye sahip olduğu da açıklandı. Kahvelerinizi filtre edilmiş, kaynamış ve şekersiz içmek kaydıyla günde 3 veya 4 fincana kadar hakkınızın olduğunu hatırlatmak isterim. Yeterli kahve içmenin yararı varken gereğinden fazla kahve kişisel duyarlılıklara bağlı olarak sizi endişe ve sinirliliğe itebilir, uykusuz bırakabilir, kalp çarpıntısını arttırabilir ve bazen de tansiyonun yükselmesini tetikleyebilir.

 

HER PROBİYOTİĞİN SAĞLIĞA YARARI AYNI OLMADIĞI AÇIKLANDI

                Probiyotikler doğru miktarda ve uygun sürede kullanıldığında sağlık yararlarının açıklanmasıyla birlikte probiyotik kullanımında bir çılgınlık yaşanan süreci yaşadığımızı söylemeliyim. Artık hemen herkes ya zayıflamak ya kabızlıktan kurtulmak veya otoimmün hastalıkları varsa onu tedavi etmek için çeşit çeşit probiyotik kullanıyor diyebilirim. Doktorumun söylediği probiyotiği kullandım hiç yararını görmedim, reklamını gördüğüm probiyotiği aldım ama önce iyiydi sonra sanki vücudum alıştı etkisi olmadı ya da inanılmaz iyi geldi çok mutluyum gibi farklı durumları yaşayan hastalarımın da olduğunu biliyorum. Yepyeni bir çalışma gelişigüzel probiyotik kullanmanın, sıkça farklı probiyotik değiştirmenin, 1 hafta gibi kısa süre kullanıp bırakmanın sağlığa çok zararlı olduğunu açıkladı. Ayrıca üretilen her probiyotik sıvı, hap, tozun maalesef doğru içerik olamayacağının da uyarısı yapılmaktadır. Öncelikle probiyotik kullanırken kesinlikle kısa süreli değiştirme yapmamak en önemlisi. Sık değiştirilen probiyotikler bağırsak iç dengesinde de olumsuzluklar yaratabilmektedir. En fazla 2 ay kadar kullanılığ ara verilmesi de en önemli kullanım kurallarından biri olduğu unutulmamalı. Eğer kullandığınız probiyotik işe yaramıyorsa; içerdiği dozu doğru olmayabilir, kullanım şeklinde (mutlaka kullanım kılavuzunu okuyup aç mı tok mu yemekle mi alacağınıza dikkat etmelisiniz) hata yapıyor olabilirsiniz, ürün kalitesi düşük bir probiyotik kullanıyor olabilirsiniz ya da uygun şekilde saklamamış nemli sıcak yerde tutmuş olabilirsiniz. Unutmayın probiyotikler sadece gerekli durumlarda bilimsel olarak içeriğindeki maya ya da bakterinin hangi duruma uygun olduğu açıklanmış çeşidini uygun sürede kullanırsanız sağlık yararını ancak görebilirsiniz. O nedenle gelişigüzel probiyotik kullanımından uzak durmak en doğrusu diyebilirim.

 

İNSÜLİN DİRENCİNİ KIRAN DOĞAL BESİNLERLE BESLENİN

 

                İnsülin pankreastan salgılanan bir hormon olup temel görevlerinden biri de kanda fazlalaşan şekerin normal seviyelere gelmesini sağlamaktadır. Fakat insülin hormonu sadece kan şekerini değil ayrıca amino asitlerin kaslara girişinde yağ metabolizmasını da etkileyerek metabolizmanın düzenlenmesinde etkili olmaktadır. İnsülin eğer vücutta kullanılmazsa buna insülin direnci denilmektedir. İnsülin direnci obeziteden kalp hastalıklarına otoimmün hastalıkların şiddetinin artmasından diyabetin gelişimine kadar  sorumlu kabul edilen ciddi bir metabolik bozukluktur. İnsüln direncini kırmanın en etkin yolu vücutta yağ dokusunu azaltacak şekilde zayıflamak, düzenli yürüyüş yapmak ve insülinin kullanımını hızlandıracak doğal ve mucize besinlerden yararlanarak beslenmekten geçiyor diyebilirim. Son araştırmalar D vitamini, krom, alfa lipoik asit, magnezyum, koenzim Q 10 ve N asetil sisteinden zengin besinlerin insülin duyarlılığını arttıran yani insülin hormonunun vücutta etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayan besin öğeleri olduğu açıklanmıştır. Kromdan zengin kırmızı et, marul, elma, tam tahıllar; alfa lipoik asitten zengin ıspanak, brokoli, lahana; magnezyumdan zengin kabak çekirdeği, badem, kuru fasulye; koenzim Q 10’dan zengin antep fıstığı, somon, susam ve n asetil sisteinden zengin yoğurt, tavuk ve hindi eti, yumurta gibi besinlerin insülin direncini kırmada mucize etkileri olduğunu söyleyebilirim.

 

TAHILLAR İÇİNDE EN FAYDALISI YULAF

 

                Kahvaltıda sıklıkla tercih edilen yulaf aslında yoğurda eklenerek ara öğünde çorbalara eklenerek ana öğünde de tüketilebilecek çok değerli bir tahıl. Yulaf ekmeği olarak hazırlanabilen bu minik besleyici değeri yüksek tam tahıl tanesi; uzun süre tok tutması sebebiyle zayıflama diyetlerinin de en sık tercih edilen besini diyebilirim. Ancak Amerika İlaç Birliği ilk defa bir besini sağlık yararı sebebiyle güvenle kullanılabilecek tıbbi besin listesine aldı ve yulafın içerdiği beta glukan adlı diyet lifinden dolayı kolesterolü düşüren ve kalp hastalıklarına karşı en iyi koruma sağlayan en iyi tam tahıl olduğu açıklandı. Yulaf; liften zengin ancak fosfor, B1 vitamini, magnezyum ve çinkoyu da çok fazla içeren bir karbonhidrat kaynağı. Beta glukan içeren yulaf; mideden yiyeceklerin daha yavaş bağırsaklara geçmesini sağlamakta böylece doygunluğu arttırmakta ve iştah kabarmasını baskılamaktadır. Yulaf düzenli yendiğinde özellikle kötü huylu kolesterolün çok hızlı okside olmasına yardımcı olmakta kalbe giden damarlarda birikmesini engellemektedir. Diğer tahıllar olan çavdar ve buğdayla karşılaştırıldığında kötü huylu kolesterölü en fazla düşüren tahılın yulaf olduğu, özellikle erkeklerde yulaf yemenin % 25 kadar kalp krizi geçirme riskini azaltabildiği ve kan şekerinde çavdar kadar düzenleyici etkili olduğu belirlenmiştir.  Bu yararlı etkileri için günde 2 yemek kaşığı yani 30 gram kadar yemek yeterli.